Bakan Avcı, HaberTürk´e Konuk Oldu  
Bakan Avcı, HaberTürk´e Konuk Oldu

Bakan Avcı, HaberTürk´e Konuk Oldu

19. Millî Eğitim Şurası için Antalya’da bulunan Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı HaberTürk’e konuk oldu.

Bakan Avcı, HaberTürk´e Konuk Oldu

“Eğitim neden tartışılıyor? Dünyanın her yerinde eğitim tartışılır, Türkiye’de daha çok tartışılır.”

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, konuşmasına “Türkiye’de çok sıkça tartışılan, yargıyı mı birinci sıraya koyalım, milli eğitimi mi? Çokça tartışılan konu başlıklarından biridir eğitim, neden?” sorusuna; “Eğitim neden tartışılıyor? Dünyanın her yerinde eğitim tartışılır, Türkiye’de daha çok tartışılır” diyerek başladı.

 

Bakan Avcı, “Niye bizde daha çok? Mesela Finlandiya’da niye bu kadar tartışılmıyor da bizde bu kadar tartışılıyor? Çünkü Finlandiya’nın nüfusu 5,5 milyon, öğrenci sayısı 550 bin. Bizim nüfusumuz 77 milyon, bütün kademleri kattığınız zaman, açık öğretimde okuyanlar filan, 31 milyon öğrenciden bahsediyoruz. Bu ne demektir? Bu, her aileye biz bir şekilde dokunuyoruz veya her aile bir şekilde eğitimle, milli eğitimle irtibatlı demektir.” dedi.

 

Milli Eğitim Bakanlığının niceliksel olarak Türkiye’nin en büyük kamu kuruluşu olduğunu belirten Bakan Avcı, “Üç kamu çalışanından biri bizde çalışıyor, yani kamu çalışanlarının 3’te biri burada, öğrencilerimiz yaş grupları itibarıyla çok çeşitli, okul öncesinden üniversiteye kadar milyonlarca öğrenci, yüzbinlerce öğretmen, öğretim üyesi, veli ve eğitim çalışanı. Eğitim çalışına derken de sadece öğretmenlerimizi kastetmiyorum, okullarımızdaki hizmetli, görevli arkadaşlarımız, servis şoförleri, kırtasiyeciler, yan kuruluşlar… Dolayısıyla, herkesin milli eğitimle ilgili mutlaka söyleyecek bir sözü var, herkesin milli eğitimden bir şekilde beklediği konular var, sorunlar var, çözüm önerileri var, bütün bunlar… Onun için zaten dikkat ederseniz başka ilgi alanlarında böyle yasa gereği 4 yılda bir yapılan şûralar yok. Bizim Cumhuriyetin kuruluşundan beri 4 yılda bir yapılan Maarif Şûrası olarak başlayan ve bugün Milli Eğitim Şûrası olarak sürdürdüğümüz bir geleneğimiz var. Bu ne demektir? Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak her konuyu ilgili bütün paydaşlarla 4 yılda bir enine boyuna tartışma ihtiyacı duyan bir Bakanlığımız ve bu geleneği de bugüne kadar çok sağlıklı bir biçimde, bugün de dahil sağlıklı bir biçimde sürdürmüşüz.” dedi.

 

“Şimdi bu yavrular son 10 yıl mı diyelim, 15 yıl mı diyelim, benim hatırladığım, işte sondan, TEOG’uydu, SBS’iydi, LGS, artık adını unutacağımız kadar böyle sistemsel değişiklikler. Ayrıntıyı sormuyorum, ilkesel olarak niye bu kadar sık değişiklik? Ve veliler de haklı olarak diyor ki, biz de ne yapacağımızı şaşırdık, hangi sınav nasıl? Neden?” sorusuna “Bu biraz şehir efsanesine döndü, yani özellikle ortaokuldan liseye geçiş sınavlarındaki değişiklikler, her çocuk hayatında bir kere bu sınava giriyor, yani ortaokulu bitirdiği liseye başlayacağı yıl, dolayısıyla sanki çocuklarımız her yıl aynı sınava aynı çocuklar değişik yöntemlerle giriyormuş gibi bir algı oluşuyor; böyle bir şey yok, yani herkes bir şey yok, herkes bir sistemle giriyor. Dolayısıyla, geçen sene başka bir sistem vardı, ben o sistemle girdim, bu sene sistem değişti, bu sene başka bir sistemle gireceğim söz konusu değil” diyen Bakan Avcı, “Birinci oğlumuz, kızımız buradan girdi, ikincisi buradan. Şimdi, Şûra topladık, Şûrada gündemi Şûra yönetmeliğine göre gündem önceden belirleniyor ve ancak o gündem maddeleri Şûrada müzakere ve karar konusu olabiliyor. Dolayısıyla, biz 4 ana madde belirledik; okul güvenliği, öğretmen niteliğinin arttırılması, eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması, ders çizgeleri, sadece 4 konuyla sınırlandırdığımız bu Şûrada bile yüzlerce değişiklik önerisi geldi, burada da toplumun her kesiminden insanlar temsil ediliyor, öğretmenlerimiz var burada, öğrencilerimiz var, velilerimiz var, sivil toplum kuruluşlarımız var, sendikalarımız var, yani eğitimle bir şekilde ilgili olan bütün paydaşlar buradalar ve bunlar bu dört konuda bile yüzlerce değişiklik önerisiyle geliyorlar. Şimdi bir yandan diyoruz ki, eğitim efendim her şey bu kadar çok hızlı değişiyor, çok fazla değişiyor güzel, ama bakın bir Şûra yapıyoruz dört temel konuda, dört konuda bir Şûra yapıyoruz ve yüzlerce değişiklik önerisi geliyor. Demek ki, toplumsal olarak bir değişim talebi var. Bakın bu dört konuda gelen teklifleri bir kenara bırakalım, karar konusu olan, karar alınan bu dört komisyonda karar alınan 179 madde var. 179 konuda Şûra tavsiye kararı almış, onu öyle değil şöyle yapalım, bunu öyle değil, böyle yapalım.” cevabını verdi.

 

Milli Eğitim Şûrası

“Şimdi teklifler kamuoyuna uygulanacak, çocuklar bundan böyle böyle eğitim görecek mi? Bunu bir netliğe kavuşturalım. Önce bu Şûra denen mekanizma nasıl işliyor bunu bir anlayalım. Eğitimciler, veliler, ebeveynler toplanıyoruz sonra?” sorusuna teşekkür ederek cevabına başlayan Bakan Avcı, “Çünkü, ilk günden başlayarak Şûra dört temel konuyu görüşmek üzere toplandığı halde birtakım sansasyonel konular üzerinden Şûra gölgelenmek istendi, yani Şûra gündemi bir şekilde bulandırılmaya çalışıldı. Bakınız Şûra şudur: Yasası gereği Milli Eğitim Bakanlığı Şûra’sı tavsiye kararları alan bir danışma mekanizmasıdır. Şûraya kimlerin katılacağı yönetmelikle belirlenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hangi birimlerinden kimler katılacak, işte eski bakanlar, eski müsteşarlar, dediğim gibi öğrenci temsilcileri, veli temsilcileri, öğretmen temsilcileri, sivil toplum temsilcileri, sendika, dernek temsilcileri katılırlar. Bunlar belirlenen konularda tekliflerde bulunurlar.” dedi.

 

Bakan Avcı, “Hangi gündemle toplandıysa Şûra, bu yıl ki Şûra dört madde üzerinden toplandı. Dolayısıyla, bu dört ana konuda tekliflerde bulunurlar. Bu tekliflerde komisyonlarda görüşülür, oylanır. Evet, komisyon der ki, evet bu konuda Şûramız bir tavsiye kararı alsın. Komisyonun bu kararı alması yetmez, sonra komisyonlarda alınan bu kararlar Genel Kurulda ki onu yarın yapacağız, yani bütün komisyonların ve üyelerin katıldığı Genel Kurulda bu konular bu kararlar ayrıca oylanır, orada da Genel Kurul’da da karar alındıktan sonra evet bu konuları biz Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye edelim. Israrla altını çiziyorum tavsiye edelim. Sonra bunlar Bakanlığa gelir. Yani bu tavsiye kararları onaylandıktan sonra Genel Kurul tarafından onaylandıktan sonra Bakan onayıyla Tebliğler Dergisinde yayınlanır. Tebliğler Dergisinde yayınlandıktan sonra bunlar Şûra’nın resmen Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye ettiği kararlardır. Milli Eğitim Bakanlığı bu kararları isterse uyar, isterse uymaz. Yani burada alınan her karar Milli Eğitim Bakanlığı bir talimattır, Milli Eğitim Bakanlığı alınan her kararı harfiyen uygulamakla mükelleftir değil. Şimdi kamuoyunda bugünlerdeki tartışmaların arkasında şöyle bir yanlış anlama da var. Buraya davet ettiğimiz çeşitli sivil toplum kuruluşları var, öğretmenlerimiz var, velilerimiz var, dernekler ve sendikalar. Bunların temsilcileri ya kendi kurumları adına, kendi sendikaları, dernekleri, vakıfları veya meslek grupları adına veya kişisel görüş olarak birtakım beyanatlarda bulunabilirler bunu kimsenin sınırlamaya hakkı yok. Herkes her konuda kendi görüşünü açıklayabilir, ama bunlar Şûra görüşleri değildir. Velev ki Genel Kurulda karar alınsa, velev ki Tebliğler Dergisinde yayınlansa bile yasası gereği bunlar tavsiye kararlarıdır.

 

Biz bunları yani tavsiye kararına uymayız diye söylemiyorum ama kamuoyu bilsin ki bunlar bir talimat. Çünkü bazı kararlar vardır ki Şûralarda alınmış bazı kararlar hemen yürürlüğe konulabilir. Maddi şartlarımız ona müsaittir, personel şartlarımız ona müsaittir. Şimdi siz bana deseniz ki, Şûra’da bir karar alınsa efendim, bütün çocuklar en az 3 yabancı dil öğrenecek böyle bir tavsiye kararı çıksa buna ben prensip olarak hayır diyebilir miyim? Hayır, demem. Yani tabi keşke mümkün olsa da her çocuğumuza en az 1-2 yabancı dili öğretebilsek. Ama neye bakar Milli Eğitim Bakanlığı? Personel durumum nedir, kaç yabancı dil öğretmenim var, kaç sınıfım var, altyapım buna müsait mi? Bütün bunları değerlendirir, karar çok uygun olabilir, ama uygulanamayabilir.” dedi.

 

Bunun ilk defa bu yıl basına kapalı olmuş olmasının bunları da beraberinde getirmiş olabileceğini söyleyen Bakan Avcı, gerekçesini de şu şekilde açıkladı:

“Şimdi komisyonlarda bunlar tartışılırken dediğim gibi pek çok farklı görüşler ortaya çıkabilir, hiç Şûra gündeminde olmayan konular bile komisyon çalışmaları sırasında gündeme getirilmiş olabilir. Medyamız ben ilk gün o uyarıyı yaptığım halde zaman zaman bu kişisel görüşleri, koridorlarda yapılmış birtakım açıklamaları veya dışarıda basın toplantılarında yapılan açıklamaları sanki Şûra’nın nihai kararıymış gibi tanıtmaya başladı. Bu tabi bizim ana temamızı gölgeleyen bir çalışma. Onun için birde komisyon çalışmalarını aksatacak, yani orada medya huzurunda bazı tartışmalar yapılmaya başlandığı zaman ister istemez daha çok vitrinlere yönelik söylemler, daha doğrusu tribünlere yönelik söylemler ne çıkmaya başladı. Halbuki biz istiyoruz ki, sakin sakin insanlar gerçek düşüncelerini birbirlerine hani tırnak içerisinde söylüyorum hiçbir müzakereciyi rencide etmek istemem ama, işi şova dönüştürmeden gerçek düşüncelerini konuşsunlar tartışsınlar ve mümkünse karar haline getirsinler.”

 

Turizm Meslek Liseleri’ndeki Sunum Eğitimi

Şûra’da öğleden önce turizm meslek liselerinde içki sunumu eğitimi oylama yapılıp, reddedildi, sonra akşam oylama yapıldı, kabul edildi, tartışmasına açıklık getiren Bakan Avcı, şöyle dedi:

“Komisyonlarda her zaman tekriri müzakere yani tartışmanın veya müzakerenin yinelenmesi kararı alınabilir. Böyle bir karar alınmış o komisyonda. Çünkü, bu teklifi getirenler demişler ki bir, şimdi yasanın tam sayısını hatırlamıyorum ama, ilgili bir yasada diyor ki, devlet çocukların, gençlerin, kötü alışkanlıklardan korumak filan bunlarla ilgili olarak satışında, taşınmasında, ulaştırılmasında, hizmetinde, sunumunda görev alamazlar, yasal bir yüküm var. Dolayısıyla, bu teklifi getiren arkadaşlarda demişler ki, böyle bir yasa varken bu sunum eğitimi verilemez. Ayrıca yasada da bununla ilgili verilecek eğitimler yasayla belirlenir diye bir madde de, biz de bu vesileyle bir kere daha onu görmüş olduk, yasayla belirlendi. Dolayısıyla bu dersin yasal bir temelinin olabilmesi için oraya o istisna maddesinin eklenmesi gerektiğini söyleyerek tekriri müzakere istemişler ve onunda kararını almışlar komisyonda. Yarın onu Genel Kurulda tartışacağız veya oylayacağız. Yani meselenin özü şu: Şimdi 18 yaşındaki çocuklar yasa gereği içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, ulaşımında, sunumunda görevlendirilemez, çalıştırılamazlar, görevlendirilemezler diye bir yasamız var ve aynı yasa diyor ki, bunların sunumuna ilişkin eğitim konularının nerelerde, nasıl yapılacağı ayrıca yasayla belirlenir. İşte o ayırıcı yasayla belirleme işlemi yapılmamış bugüne kadar onun yasaya konulması lazım. Yani denmesi lazım ki; şu şu kurumlarda öğrenciler şu eğitimi alabilirler. Tamam, bu yasal düzenleme yapıldığı zaman bu da gerçekleştirilebilir. Bu olmadan olmaz diye tekriri müzakere kararı almış komisyon. Yarın Genel Kurul’da diyelim ki, o meslek lisesi öğrencileri sunum yapamazlar, sunum eğitimi alamazlar dense bile şimdi alamazlar diyemez, almamaları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’na tavsiye kararı alabilir. Dedikleri zaman da biz de Milli Eğitim Bakanlığı olarak yasaları açarız, önümüze koyarız, bakarız öğrenciler alabilirler mi yasal olarak, alamazlar mı? Alabilirlerse peki bunu hangi yaştan, hangi eğitim kurumlarında, hangi ölçekte nasıl yapmaları lazım? Buradaki endişe şu: Çocuklar özellikle otelcilik ve turizm meslek okullarında okuyan çocuklar genç yaşta 15-16-17 yaşlarında bu dersler vesilesiyle alkolle tanışırlarsa ve alkole eğilim duymaya başlarlarsa risk olur gibi bir endişeyle böyle bir teklif getiriliyor. Bu var mı, yok mu? Oradaki. Bakın buradaki alınan bütün kararlar tavsiye kararları ayrıca muhtemelen bizim ayrı ayrı çalıştaylarda, daha dar bir çevrede konunun pedagojik yönden, sosyal yönden, ekonomik yönden tartışılması gereken boyutlarını konuşacağımız çalıştaylarla elden geçiririz. Ben okullardaki sunum işini çocukları alkole yönlendirdiği konusunu ilk defa bu vesileyle duydum, böyle bir risk olabilir hakikaten bilmiyorum şu andaki uygulamada.”

 

Uygulamanın renkli sularla yapıldığının söylenmesi üzerine Bakan Avcı; “Sordum yani bizim okullarda zaten sarf malzemesi olarak bir defa biz onlara bu malzemeleri vermediğimiz için nasıl yapıyorsunuz? Dediğiniz gibi renkli materyali içki sunumunda daha sonra bu çocuklar okulları bitirdikten sonra turizm işletmelerinde görev aldıkları zaman karşılaşacakları hizmet türlerini sanal bir şekilde gördükleri söylendi. Bakarız onlara eğer hakikaten onunda araştırması yapılabilir ayrıca. Çocuklarımız hakikaten orada bu işin sunumunu öğreniyoruz derken alkolle çok mu fazla haşir neşir oluyorlar bunu bilmiyorum ama varsa böyle bir tehlike onunda tedbirini alırız.” dedi.

 

Osmanlıca Dersi

Muhalefetin, “Matematik, fen bilgisi dersi dururken, sadece mezar taşı okumak için Osmanlıca dersi zorunluluğu da neyin nesi?” yönündeki eleştirilerine cevap veren Bakan Avcı; “Muhalefetin de tavrını tek bir çizgiyi indirgememek lazım. Bazı muhalefet partileri de diyorlar ki, bu karar doğrudur, iyidir, yapmak lazım.” dedi.

Sözlerine şöyle devam eden Bakan Avcı: “Şimdi burada da önce bir Türkiye’de reel uygulama, yani şu andaki uygulamanın ne olduğunu bilirsek önerilen tavsiye kararının nereye oturduğu daha iyi anlaşılabilir. Bakın şu andaki uygulama bizim bütün sosyal bilimler liselerimizde Osmanlıca dersi 10-11-12. sınıflarda zaten zorunlu olarak okutuluyor. Şu anda sosyal bilimler liselerimizde zorunlu ders olarak okutuluyor Osmanlıca dersi. Diğer liselerimizde, Anadolu liselerimizde, Anadolu imam hatip liselerimizde, Anadolu meslek liselerimizde veya çok programlı liselerde de isteğe bağlı seçmeli ders olarak yine sunuluyor. Dolayısıyla, Osmanlıca eğitimi, Osmanlıca öğretimi, Osmanlı Türkçesini daha doğrusu...” dedi.

 

Osmanlıca öğretiminin zaten var olduğunu dile getiren Bakan Avcı: “Sosyal bilimlerde zorunlu olarak var, diğerlerinde de seçmeli olarak var. Dolayısıyla, getirilen öneri zaten seçmeli olarak okutulan bir dersin zorunluya dönüştürülmesini önermiş oluyorlar bunu yapanlar. Bizim buna gücümüz yeter mi, bütün okullarımızda bu kadar çok sayıda Osmanlıca öğretecek, Osmanlı Türkçesi öğretecek öğretmen, sınıf, altyapı, vesaire, eğitim malzemesi bunları bulabilir miyiz bir. İki, okul türüne göre her okulda mutlaka bu tür dersleri zorunlu kılmak zorunda mı? Şimdi mesela Avrupa’da da, diyelim İngiltere’de, Almanya’da, İsviçre’de bazı özellikli okullarda Latince okutulur. Hani Latinceye hep gönderme yapılarak bu konu tartışıldığı için oradan örnek vermek istiyorum. Ama bütün okullarda Latince zorunlu değildir, bazı özellikli okullarda bu ders okutulur. Yani çocuk elektrik teknisyeni olacaksa onun Latince bilmesi beklenmez, ona Latince için ayrıca kaynak ayrılmaz, ama diyelim elektrik teknikerliği konusunu daha iyi öğrenmesi için başka imkanlar oraya transfer edilir. Şimdi bizde de benzer bir durum var, yani sosyal bilimler liselerimiz bizim gerçekten sosyal bilimler ağırlıklı, sosyal bilimci yetiştirmek isteyen, ileride bu alanda çalışması öngörülen gençlerimizin alındığı çok seçkin okullarımız, fen liselerimiz de öyle, Anadolu liselerimiz de öyle. Ama sosyal bilimler adı üzerinde, daha çok sosyal bilimler alanında çalışacak, orada bu çocuklar için gerçekten Osmanlıca olmazsa olmazlardan biridir, yani Osmanlı Türkçesi eğitimi almadan iyi bir sosyal öğrencisi olunamaz, onun için…” dedi.

 

“Diğerlerine neden zorunlu olmalı? Bunu destekliyor musunuz?” sorusuna Bakan Avcı: “Şimdi benim önerim, buradaki seçmeli şeyin devam etmesi. Ama böyle bir tavsiye kararı alınırsa o bize şu kolaylığı sağlar, biz bunu şartlarımız uygun olduğu zaman uygulamaya koyabiliriz, ama şu anda altyapı itibarıyla, öğretmen altyapı… Bir de bizim zaten Bakanlık olarak mesela son 2 yılda sivil toplum kuruluşlarıyla, Uluslararası Eğiticimler Derneği ve Hayrat Vakfı’yla yaptığımız protokolle 2 yıldır biz hafta sonlarında Osmanlı Türkçesi dersleri veriyoruz, Osmanlı Türkçesi kursları açtık ve bugüne kadar 150 bin öğrenci buralarda Osmanlı Türkçesini okuyup yazmayı öğrendiler.” dedi.

 

Hafızlık Yapacak Öğrenciler

4’üncü sınıftan sonra hafızlık yapacak öğrencilerin 1 sene olan izni 2 seneye çıkartılmasının tavsiye edilmesine ilişkin Bakan Avcı: “O öteden beri, yani hafızlık eğitimi için asgari 2 sene gerekir, dolayısıyla çocuklar hafızlık eğitimlerini tamamladıktan sonra tekrar eğitimlerine devam edebilsinler, formel eğitimlerine de devam edebilsinler diye öteden beri önerilen ve bazı imam hatip okullarında özellikle hafızlık eğitimi için ayrılan sınıflarda da uygulanan bir program, dolayısıyla bu yapılabilir. Ama bütün bunların hepsi bir yandan da Milli Eğitim Bakanlığı’nın altyapı imkanlarıyla birlikte düşünülmesi gerekir.” dedi.

 

Karma Eğitim

“Yine çok tartışılan karma eğitimin zorunluluğu kalsın, yani isteyen özel müteşebbis açabildiği bir özel okulda kız ve erkekleri ayrı şekilde eğitebilsin yönünde bir tavsiye kararının alınıp alınmadığı, buradaki durumun ne olduğu” sorusuna; “Önce sondan başlayayım. Bir müteşebbis böyle bir okul açmak isterse çok memnun oluruz, hemen ona arsa tahsis ederiz olan arsalarımızdan birini, buyursun açsın, çünkü bugünkü mevzuatımıza göre buna mani bir hal yok.” diyen Bakan Avcı, sözlerini şöyle devam etti:

“Bu tartışma şuradan çıkıyor: Bizim 19. Milli Eğitim Şûrasının gündem maddeleri arasında böyle bir konu yok. Ve ben ilk günkü açılış konuşmamda da ısrarla dedim ki, bakın bana yolda gelirken gazeteci arkadaşlar bazı sorular sordular, gündemimizde olmayan, gündemdeki 4 konuyla alakası olmayan konularda sorular soruluyor, onun için lütfen tartışmalarımızı, müzakerelerimizi gündem maddelerimizle sınırlı tutalım, yoksa burada çok farklı polemiklere yol açacak tartışmalar çıkabilir. İşte bunlardan bir tanesi de bu, bizim gündemimizde böyle bir madde yok Şûra maddesi olarak, Şûranın tartışacağı, konuşacağı, müzakere edeceği tavsiye kararı alacağı konulardan biri bu değil. Ama gündeme geldi, evet. İki; şu anda karma eğitim zorunluluğu diye bir şey söz konusu değil. Şu bakımdan: Bizim kız meslek liselerimiz zaten var, yani bunun için bir düzenleme yapmamıza gerek yok, çünkü biz şu anda kız meslek liselerini açıyoruz, var, mevcutta vardı, biz de ilave ettik. Kız Anadolu liselerimiz de var, mevcutta vardı, biz de ilave ettik. Anadolu kız imam hatip liseleri, mevcutta vardı, biz de ilave ettik. Karma eğitim zorunlu değil. Sadece kızların okumak istediği okula gönderecek olan aileler için zaten okul var. Ha, bunların sayısının artmasını isteyebilirsiniz, tamam, bunu anlarım, yani yetmiyor, kız imam hatip okulları var ama, yetmiyor. Mesela bir tane örnek vereyim: Ankara’da bir tane yok kız imam hatip ve bana çok ciddi talepler geliyor Ankara’da, bizzat Meclisten milletvekilleri arkadaşlarımızdan, ya Ankara’da biz çocuklarımızı göndermek istiyoruz bir kız imam hatip lisesi yok diye söyleniyor. Tamam, Ankara’da da yerini filan bulduk, inşallah orada da bir kız imam hatip lisesi açacağız. Dolayısıyla, bazı yerlerde de şuradan da kaynaklanıyor bazı yanlış anlamalar: Geçici olarak diyelim bir okulun binası yapılıyor, o okulu geçici olarak bir başka bünyesinde bir katını ona ayırıyoruz, kendi binası bittiği zaman taşınmak üzere, bu bazı velileri rahatsız ediyor olabilir. Yani dolayısıyla, karma eğitim bütün o kurumlarımızda mutlaka olması gereken bir koşul değil, bizim kız meslek liselerimiz de var, kız Anadolu liselerimiz de var, kız imam hatip liselerimiz de var, sayısının artmasını talep eden veliler olduğunu biliyorum, eksik olan veya olmayan illerde bu yönde talepler de var, bunu da biliyorum.”

 

Karma eğitimi kaldırmak gibi bir ana başlığın takdim edildiğini söyleyen Bakan Avcı: “Aslında bu konuyu gündeme getiren arkadaşlar da, sendika bu konuyu gündeme getirdi. Eğitim-Bir Sendikası, onların da karma eğitim büsbütün ortadan kaldırılsın ve tamamen kızlar ve erkekler ayrılarak eğitim yapılsın diye bir taleple gelmiyorlar. Diyorlar ki, bu konuda bazı dayatmalar var, bazı kurslara, eski Bakan tarafından bundan 15-20 sene önce çıkarılan bir genelgeyle galiba şu kurslara erkek öğrenci de mutlaka alınsın gibi bir şey getirilmiş, 28 Şubat saçmalıklarından bir tanesi. Bu kurslar. Yoksa onlar da karma eğitim büsbütün ortadan kalksın gibi talepleri yok anladığım kadarıyla.” dedi.

 

Zorunlu Din Dersi

“İlköğretim 1, 2 ve 3’üncü sınıfta din dersi zorunlu olacak mı, böyle bir tavsiye kararı alındı mı, alınacak mı, uygulayacak mısınız?” sorusuna Bakan Avcı: “Din dersinin zorunluluğu meselesi ortaokul ve liselerde de tartışılıyor zaten, bunu nasıl yapalım, azınlıklar için tanınan muafiyetten biz de muaf tutalım diyen kesimler de var, kendi inanç sistemlerinin bu derslere yeterince yansımadığını, yansıtılmadığını savunan ve dolayısıyla bu dersten muaf olmak isteyen kesimler de var. Dolayısıyla, bütün bu tartışmalar sürerken şimdi bu tartışmaları ilkokul düzeyine de taşımak bana doğru gelmiyor. Zaten ortaokul ve liselerdeki din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriği konusunda sürüp giden bir tartışma zemini var. Şimdi biz ortaokul ve liselerde bu dersleri nasıl bir içerikle okutalım ki, hem herkes kendi inancının bilgilerini bu ders müfredatında bulabilsin, hem kendisi gibi olmayanların neye inandıklarını, nasıl inandıklarını, nasıl düşündüklerini de öğrenme fırsatı olsun. Zaten mevcut ders kitaplarımızda, müfredatımızda yaptığımız düzenlemeler gerek Sünni inancına sahip, gerekse Alevi Bektaşi kültüründen gelen çocuklarımızın hepsinin kendilerini bir şekilde bulabilecekleri bölümler, üniteler var, ama bu bazılarınca yeterli bulunmayabilir, bulunmuyor; tamam, bunları genişletebiliriz. Bu dersin adı zaten din dersi değil, din kültürü ve ahlak bilgisi. Dolayısıyla, buradaki deneyimlerimizi de göz önüne alarak yapacağımız bir çalıştayla bu öneri doğrultusunda ilkokullarda böyle bir ders okutulmak istenirse bunun içeriği ne olmalı, pedagojik olarak hangi yaş grubunda hangi konu nasıl anlatabilir veya nasıl anlatılmaz, bütün bunların tartışılacağı, konuşulacağı ilahiyatçıların katılacağı, pedagoji eğitim bilimcilerinin katılacağı, ilkokul öğretmenlerimizin, sınıf öğretmenlerimizin, tecrübeli eğitimcilerimizin katılacağı bir dar çalıştayla. Yani bu kafadan böyle, tamam, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ilkokullarda da önümüzdeki seneden itibaren zorunlu olacak deyip kestirilip atılacak bir şey değil.” dedi.

 

Değerler Eğitimi

“Değerler eğitimi de bir tavsiye kararı ve alındı bu karar. Şu merak ediliyor: Bu değerler eğitiminde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden başka ne okutulacak? Bunlar bir de müdürlerin inisiyatifine bırakılmış, hangi hoca hangi değerin dersine nasıl girecek?” sorularına cevap veren Bakan Avcı: “Tabi, işte kaynak sorunu derken onu kastediyorum biraz da. Bakın şimdi müdürlerin inisiyatifine bırakılmış diyorsunuz, ne yapsın müdür? Eğer o dersle ilgili profesyonel, yani o alandan yetişmiş bir öğretmeni biz orada görevlendiremezsek, üstelik de müdüre veya yöneticiye de dersek ki bu derse mutlaka birisi girecek, o da ne yapsın adamcağız veya kadıncağız, kendi elinin altındaki öğretmen arkadaşlardan en uygun gördüğünü orada görevlendiriyor.” dedi.

 

Değerin tanımına ve içeriğinde ne olacağına da değinen Bakan Avcı, şöyle devam etti:

“Bunun aslında adı güzel de, hemen din dersiyle bağlantılandırılıyor, tam o da değil. Yani eskilerin adabı muaşeret dediği, yani birlikte yaşama kültürü, yani ne diyoruz şimdi biz? Görgü kuralları, adabı muaşeret diyorduk eskiden, şimdi görgü kuralları diyoruz. Yani birlikte yaşarken birbirimizin hukukuna nasıl riayet edebiliriz, hangi inceliklere dikkat etmemiz gerekir. Bu ne demektir? Dolayısıyla bu ders içerisinde nasıl bir toplumda yaşadığımızın bilgisinin de çocuğumuzda olması lazım. Şimdi camiye ayakkabıyla girilmeyeceğini öğretirseniz bir derste, bu din dersi olmaz, ama din kültürü dersi olur, yani bunu her çocuğun bilmesi lazım. Diyelim bir başka ibadethaneye girerken nasıl davranmanız gerekir veya sizden farklı inanan insanlarla konuşurken nelere dikkat etmeniz gerekir, yemek yerken ne yapmanız lazım. İlkokul düzeyinde zaten budur. Bu değerler eğitimi okul öncesi kurumlarımızda zaten veriliyor, derslerin içine yedirilmiş olarak veriliyor. Şimdi rahmetli Necip Fazıl’ın çok güzel bir teşbihi vardı, bir çocuğu vitamini böyle vitamin olarak vermek, bir de portakalın içerisinde zaten C vitamini var, portakal yediği zaman alır. Pedagoji de bunu gerektirir, yani fen bilgisi dersinde de yine bir ahlak dersi verebilirsiniz, hani dersi kesip şimdi başka bir şeyden bahsediyoruz anlamında değil.”

“Bu Şûrada bir beklentiydi sadece belki, gündem maddenizde yoktu ama, Alevilik meselesi de işte az önce değindiğiniz diğer 4 ve 5 ve yukarıdaki sınıfların branşlarında içerikleri genişletilecek meselesi anladığımız kadarıyla burada konuşulmadı, konuşulmayacakta; konuşulacak mı bu düzeltme, yani Alevilik müfredatıyla ilgili genişletme çalışması yapılacak mı ayrıca?” sorusuna Bakan Avcı, “Şimdi Alevi Bektaşi çalıştaylarında dile getirilen görüşlerden bir tanesi bu. Hüseyin Çelik Bey zamanından itibaren başlamış olan müfredatta Alevi Bektaşi kültürüne de yer verilmesi çalışmaları bugüne kadar sürdü, ama buna rağmen bazı kesimler hala mevcut düzenlemelerin yeterli olmadığı veya Alevilik ve Bektaşilik tanıtılırken, Alevi kültürü tanıtılırken ve Alevi inancı tanıtılırken Sünnilerin gözüyle tanıtıldığı iddiaları var. Fakat benim çalıştaydan da aldığım izlenim oydu, güzel, ama biz Alevilerin gözüyle bizzat kendilerinin hazırladığı metinler üzerinden ders kitaplarımızı revize edelim dediğimiz zaman da çok farklı öneriler gelebiliyor. Yani bu işin aslında sonu yok, sadece Aleviler açısından değil, Sünniler açısından da. Yani şimdi bu konuyla ilgili bir kişiyseniz diyelim siz de kendi mezhebinizle ilgili, inanışınızla ilgili verilen bilgilerin ne kadar yetersiz olduğunu siz de iddia edebilirsiniz, illa Aleviler yapmıyor bunu, yani Sünniler de orada, hatta belli tarikatlar da niye bizim kültürümüzle ilgili bilgi verilmiyor gibi şeyler başlayabiliyor.” cevabını verdi.

 

“Bir; memur öğretmen meselesi. Yani bu arkadaşlar öğretmenlik fakültelerini bitirmişler, sanırım 2012 yılında değişen bir yönetmelikle bu arkadaşlar öğretmen olacakken devlet memuru olmuşlar, şimdi diyorlar ki, kapatılan dershanelerden öğretmenler kadroya alınırken biz niye alınmıyoruz? Bununla ilgili bir çalışma var mı?” sorusuna Bakan Avcı, “Dönüştürülecek dershanelerden öğretmen alımı henüz başlamadı. Ama mesela bu Şûranın önemli kararlarından… İşte biraz önce aslında Şûra gündeminde olmadığı halde gündeme damgasını vuran polemik konuları olmasaydı bizim konuşacağımız şeylerden bir tanesi buydu. Mesela bizim öğretmenlik meslek kanunumuz yok ve Şûranın tavsiye kararlarından bir tanesi de, Öğretmen Niteliğinin Arttırılması Komisyonunda alınan tavsiye kararlarından bir tanesi de öğretmen mesleğine ilişkin farklı mevzuatları birleştiren ve öğretmenlik mesleğinin uzmanlık statüsünü geliştirecek bir öğretmenlik meslek kanunu çıkarılması tavsiyesi alınıyor.

 

Öğretmen Niteliğinin Arttırılması

Bakan Avcı, “Öğretmen niteliğinin arttırılmasına ilişkin, 4 temel konumuz var demiştik ya, bunlardan bir tanesi de öğretmen niteliğinin arttırılması, bu komisyonda alınan 37 maddelik karar var, 37 tane.” dedi.

“Şöyle bir karar da var galiba: Emekli olduğu zaman öğretmenler emekli maaşları yarı yarıya düştüğü için emekli olmuyorlar, emekli olmadıkları zaman da yeni nesle bir yol açılmıyor.” sözlerine Bakan Avcı, “İşte keşke karma eğitim falan, gündemde olmayan şeyleri konuşacağımıza baştan itibaren bunları konuşsaydık. Öğretmen yetiştirmeye yönelik öğretim programlarında uygulama derslerinin oranı yüzde 50 olmalı, yani eğitim fakültelerinde okuyan çocuklar en az yüzde 50 pratik yaparak mezun olsunlar. Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak her 4 yılda bir yıpranma payı ve 3600 ek gösterge verilmelidir diye bir tavsiye kararı var. Mesela bu eminim ki bütün öğretmenlerimizi bütün o diğer tartışmalardan çok fazla yakından ilgilendiren bir tavsiye kararı. Tabi bu aynı zamanda bütün öğretmenlerimizi ve sevgili Maliye Bakanımız da yakından ilgilendiren bir tavsiye kararı.

Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak öğretmenlerin ek ders ve nöbet ücretleri arttırılmalıdır tavsiye kararı. Yine dediğim gibi sevgili Maliye Bakanımızın çok ilgi duyacağı bir konu.

Öğretmenlerin aynı okul ve kurumda görev yapma süreleri sınırlandırılmalıdır tavsiye kararı. Biz biliyorsunuz yönetmelik taslaklarımızı sitemizden yayınlıyoruz ve bütün ilgili paydaşların görüşlerine açıyoruz, bu da onlardan bir tanesi, kaç yıl olmalı, 8 yıl mı olmalı, 12 yıl mı olmalı? Yani bir okulda azami görev yapma süresi ne olmalıdır diye yönetmelik taslağımızı tartışmaya açtık.” dedi.

 

“Bunu kaça çıkartıyorsunuz, tavsiyeniz?” sorusuna Bakan Avcı, “Şimdi bizim oradaki şeyimiz 8’le, 12 arasında girip geliyor.” cevabını verdi. “Öğretmen 8 ila 12 yıl arası aynı okulda mı eğitim verecek?” sorusuna da Bakan Acvı, “Yani en fazla, bir görüşe göre 8 yıldan fazla bir okulda görev yapmamalı, mutlaka yeri değişmeli. 8 yıl kalma zorunluluğu getirmiyoruz, ama 8 yıldan fazla da kalmasın ki oraya başka öğretmen talep ettiği zaman orada yer açılsın.” dedi.

Bakan Avcı sözlerine şöyle devam etti: “Birde iki tane daha var öğretmenlerin ihtiyaç duyulan il ve bölgelerde görev yapmalarına yönelik bir teşvik sistemi geliştirin. Biz şimdi bazı illerimizde sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da değil, yani bazı semtlerimizde de, Ankara’nın bazı semtlerinde de, İstanbul’un bazı semtlerinde de bazı okullarımızda öğretmenler çok fazla kalmıyorlar.”

“Nasıl teşvik edeceksiniz?” sorusuna Bakan Avcı “İşte onu teşvik sistemi geliştir diye tavsiye kararı alıyor Şûra bize, yani nasıl teşvik edeceğiz diye düşünün diye bize tavsiye kararı. Ve dediğim gibi meslek kanunu çıkartılması önerisi var.” dedi.

 

Ocak Ayında Yapılacak Öğretmen Ataması

“Ocak’ta 15 bin öğretmen alınacağı müjdesini aldık Sayın Başbakan’dan. Kontenjan ne olacak çok merak ediliyor, kaç bin misal sosyal bilimler, efendim müzik öğretmeni?” sorularına Bakan Avcı, “Biz daha önceki atamalarımızda geçen yıl yaptığımız 50 bin kişilik atamada da, bu yıl yaptığımız 40 bin öğretmen adayı atamasında da şu sistemi uyguluyoruz: Hangi branşta ne kadar eksiğimiz var önce onları bir sıraya koyuyoruz. Sonra diyelim ki, sıralamaya göre en çok ihtiyaç duyduğumuzu branş, branşların adını da kapatarak üstelik bunu yapıyoruz. X branşında şu kadar yüzde 40 eksiğimiz var, Y branşında yüzde 25, Z branşında yüzde 15. Bu oranlamalara göre elimizdeki kadroyu dağıtıyoruz. Yani en çok ihtiyaç olan branşa oranına göre yüzde 40’sa onun yüzde 40’nı veriyor 15 binin yüzde 40’nı onlara veriyoruz. Diğerin yüzde 25’se yüzde 25’ini onlara veriyoruz.” cevabını verdi.

“Bu şimdi belli mi Ocak için aşağı-yukarı bir tablo, yani daha çok sosyal bilgiler dersinde mi?” sorusuna Bakan Avcı, “Şimdi son atamalar, emeklilikler vesaire onlarla bu tablolar değişebilir, ama öğretmen adaylarımız zaten ben sık sık açıkladım, onlarda biliyorlar yani hangi branşlarda ne çok ihtiyaç olduğunu onlar biliyorlar. Dolayısıyla, onlara göre oranlanacak ve dağıtılacak, yani orada kesinlikle adil olmaya gayret ediyoruz, gayret ediyoruz değil adil davranıyoruz çünkü, dediğim gibi matematiksel bir şey. Eğer İngilizcede şu kadar eksiğimiz varsa oransal olarak 15 binin o kadarını oraya tahsis ediyoruz.” dedi.

 

Görevde Yükselme Sınavı

Birde görevde yükselme sınavına girip atanamayan şube müdürleri konusunda da Bakan Avcı, “Mahkeme kararı var, yani yüzde 50, yüzde 50 yazılıyı, sözlüyü yüzde 50, yüzde 50 değerlendirerek bu atamaları yapın diye bir mahkeme kararı var. Biz mahkeme kararına uyacağız, rahat olsunlar” dedi.

 

Okullara Bayrak Verilmesi

“Birde okullara bayrak meselesi son olarak Şûra’da alınan bir karar mı? Yani plajlar gibi daha iyi okul, beyaz bayrak, mavi bayrak böyle bir uygulama mı olacak?” sorularına da Bakan Avcı, “Yani okulları teşvik için düşünülmüş bir şey Şûra önerileri arasında da var o. Okulların güvenliği, mesela güvenlik görevlilerinin okullarda görev yapması, efendim birtakım güvenlik kameralarının yerleştirilmesi. Mesela Uyuşturucuyla Mücadele Koordinasyon Kurulunda aldığımız bir karar vardı, okul çevresi kavramını geliştiriyoruz, yani nasıl askeri bölge var, askeri bölgeler var ve oralarda bazı şeyler yapılamaz, okul çevresi dediğimizde böyle bir kavram. Orada şu şu tür malzeme satılamaz, işte zaten son düzenlemelerde vardı yani şans oyunları, efendim içki satılan yerler veya meyhane, bar gibi eğlence mekanlarının veya içki satılan yerlerin şu kadar metresine kadar okul açılamaz, dershane yapılamaz gibi zaten yasada olan şeyler var. Okul çevresi kavramıyla bunu biraz daha genişletiyoruz. Ayrıca okulların güvenliği açısından yeni tedbirler öneriyor Şûra, tavsiye kararları ve bunları uygulayan okullara da turizm işletmelerinde olduğu gibi bayrak verilmesi tavsiye kararı var.” cevabını verdi. Bakan Avcı sözlerine şöyle devam etti:

“Tabi o zaman bu sefer ama gerçi biz bu adresi göre yerleştirmelerde bizi etkilemez de, lise düzeyindeki okullarda oraya daha çok talep olur. Halbuki muhtemelen öğretim kadrosu olarak öteki okul çok daha belki donanımlı olabilir. Yani okulları bu vesileyle onu da vurgulamak istiyorum okulları velilerimiz bir tek özelliğine bakarak iyi okullar, iyi olmayan okullar diye ayırmamalıdırlar. Yani adı iyiye çıkmış okullarımızda bazı eksiklikler olduğu gibi, adı o kadar şanlı şöhretli olmayan okullarımızda da çok değerli öğretmenlerimiz çok başarılı işler yapıyorlar. Dolayısıyla, böyle kafadan şey yapmamak lazım tasnif ve hiyerarşi oluşturmamak lazım.” 

 

Bakan Avcı, “Bir kere daha burada alınan kararların tavsiye kararı olduğunu ve zaman içerisinde bazılarının uygulanabileceğini, bazılarının belki uygulanmayacağını veya hiç Bakanlıkça onay görmeyeceğini de söyleyebilirim.” diyerek sözlerine son verdi.

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.